Kayseri News

Kayseri ve Türkiye Haberleri

Başakpınarlılar gösteri yaptı: Doktorumuzu geri istiyoruz

Kayseri’nin Talas ilçesine bağlı Başakpınar beldesi Aile Sağlık Merkezi hastaları, görevinden alınarak Kayseri Kadın Doğumevine gönderilen Dr. Ali Çetin Kızılkaya’nın eski görevine tekrar gönderilmesi için imza topladı.

Başakpınar Aile Sağlık Merkezi’nin hastaları, bir süre önce görevinden alınarak Kayseri Kadın Doğumevi’ne gönderilen Dr. Ali Çetin Kızılkaya için imza topladı. Kayseri Valiliği önünde basın açıklaması yapan Başakpınarlılar, doktorları hakkında usulsüzlük iddiasının ortaya atıldığını ancak doktorlarından son derece memnun olduklarını ve eski görevine tekrar atanmasını istediklerini söyledi.
Aile Hekimliği seçiminde en çok Dr. Kızılkaya’nın hastasının bulunduğunu ve bu durumun diğer doktorlarca hoş karşılanmadığını iddia eden Başakpınarlı Seyit Özçelik, ortaya atılan usulsüzlük gerekçesinin doğru olmadığını belirtti. Valilik makamına yazdıkları dilekçe ve ekteki 700’e yakın imzayla doktorlarının tekrar eski görevine getirilmesini isteyen Özçelik, “Biz doktorumuzdan çok memnunuz. 2 yıldır bizimle çok i,yi ilgilendi. Sabah 8.00’de görevinde olurdu. Aile Hekimimizi seçerken, en çok onu tercih ettik. Bu da diğer doktorlarda sıkıntı oluşturdu. Eğer doktorumuz olmayacaksa, hiç kimse olmasın. Biz ondan başka kimseyi kabul etmiyoruz” şeklinde konuştu.
Sağlık merkezlerinin 24 saat açık kalmasını isteyen Özçelik, “Ben gece hastalandığımda Talas’a nasıl gideyim. Doktorumuz olmazsa kimseyi istemiyoruz. Biz sağlık merkezimiz olacak diye çok çalıştık. Eşlerimiz patikler ördü, geceleri eve gelmedik yerin taşlarını yaptık. Sesimizi duyurmak için gerekirse Ankara’ya gideceğiz” diyerek mağduriyetlerini ifade etti.
Başkapınarlılar yazılı dilekçelerini Valilik makamına imzalattıktan sonra, Sağlık İl Müdürlüğü’nden gelecek haberi bekleyecek.

Ekim 15, 2010 Posted by | Dr.Ali Çetin Kızılkaya, Kayseri Valiliği, Talas Başakpınar | Yorum bırakın

Kayseray’a İngiltere’den Proje Ödülü

Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin raylı sistem projesi, İngiltere’nin Hafif Raylı Sistem Birliği tarafından ödüllendirildi. Ödül, Yapı Merkezi Yönetim Kurulu Başkan Vekili Köksal Anadol tarafından Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki’ye verildi.

Yapı Merkezi Yönetim Kurulu Başkan Vekili Köksal Anadol, Kayseri’nin raylı sistem projesinin ödüle layık görülmesinin kendilerini mutlu ettiğini belirterek, “İngiltere’nin Hafif Raylı Sistem Birliği’nde bu projeler yarıştırılıyor. Yapılan yarışma ve incelemeler sonrasında ‘Dünyada Yılın En İyi Tramway Sistemi’ne Kayseri’nin hafif raylı sistem projesi layık görüldü. Kayseri Raylı Sistemi çalışma ve proje konusunda İngiltere Ulaştırma Bakanlığı tarafından ödül aldı. Biz bu ödülü aldık ve Büyükşehir Belediye Başkanımıza takdim ediyoruz” dedi.

Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, hayali, çabasız ve alın tersiz ödül almadıklarını belirterek, “Bir ayağı Kayseri’de düzenlenen Dünya Basketbol Şampiyonası’nda da anlamlı ödüller aldık. Bunun arkasında bir başarı hikayesi var” dedi.

Kayseri’de, raylı sistem konusunun 40 yıldır konuşulduğunu ifade eden Başkan Özhaseki, “Raylı sistemi benim çocukluğumda konuşurlardı. Proje 2000 yılının başında ortaya konuldu. Projeyi hayata geçirmek istedik. DSP ve MHP’li yetkililerden izin istedik. Ecevit veya Türkeş raylı sistemi diye isimlendirebiliriz demiştik. Gün geldi, izin aldık ve işi bitirdik. İşe başladığımız ilk günlerde raylı sisteme destek Kayseri’de yüzde 60 oranında idi. Raylı sisteme karşı çıkmak alık ve mantığa ters bir işti. Ama gün geldi ve insanlar raylı sistemi kullanmaya başladı. Şu anda raylı sisteme destek yüzde 95 civarında” diye konuştu.

Kayseri’deki takdirin yanında yapılan çalışmanın İngiltere’den de takdir görmesinin bir başka mutluluk verdiğini ifade eden Başkan Özhaseki, “İngiltere’den gelip denetlemişler. Projenin yapılmasını ve çalışmasını bizden habersiz bir şekilde incelemişler. Bu gurur verici bir durum. Kayseri’ye tekrardan hayırlı olmasını diliyorum” dedi.

Ekim 15, 2010 Posted by | Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, KayseRay | Yorum bırakın

Mehmet Şandır: ”Cumhurbaşkanlığı makamını bu türlü tartışmaların içine çekmeyi haksızlık olarak görüyoruz”

MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuyla ilgili tartışmalara ilişkin ”Cumhurbaşkanlığı makamını bu türlü tartışmaların içine çekmeyi haksızlık olarak görüyoruz” dedi.

TBMM’de gazetecilerin sorularını yanıtlayan Şandır, CHP’nin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuyla ilgili iddialarını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, Türkiye’nin çok daha önemli, ciddi meselelerinin olduğunu ifade etti.


”Türkiye’yi bu tür konularla meşgul etmenin topluma saygısızlık” olduğunu belirten Şandır, ”Başörtüsü sorununu veya Sayın Cumhurbaşkanlığı makamını bu türlü tartışmaların içine çekmeyi haksızlık olarak görüyoruz, topluma saygısızlık olarak değerlendiriyoruz. Herkes inancını özgürce yaşamalıdır ve herkes inancını özgürce yaşayanlara da saygı göstermelidir” diye konuştu.

Konunun bu anlamda tartışılmasını doğru bulmadıklarını ve bu tartışmanın içerisine girmeyeceklerini belirten Şandır, MHP milletvekillerinin davete katılıp katılmama kararını özgür iradeleriyle vereceklerini söyledi. Şandır, ”Bu anlamda MHP olarak bir karar almayı gerekli görmüyoruz” dedi.

Şandır, bir başka soru üzerine de, CHP’yi başörtüsü konusuyla ilgili sözlerinin gereğini yerine getirmeye davet ederek, ”Başörtüsü sorunu çözülmelidir. Başını kapattığından dolayı insanların eğitim hizmetinden yoksun bırakılmasını kabul edemeyiz. CHP, bu soruna çözüm üretme sözünü yerine getirmelidir” diye konuştu.

Bir gazetecinin, Diyanet İşleri Başkanı’nın ”Bu işi siyasiler çözsün” sözlerini haklı bulup bulmadığını sorması üzerine Şandır, şunları söyledi:

”Gayet tabii konu siyasetindir, TBMM’nindir. Konu, bir idari kararla çözülemeyecek kadar sorun haline gelmiştir. MHP’nin bu sorunun çözümüyle ilgili kanun teklifi herkesin masasının üzerindedir. Herkes topluma karşı saygılı olmalıdır. ‘Bu sorun çözülmelidir’ diyenlerin bahane uydurmaya, başka konular etrafından başka tartışmalar başlatmaya hakları yoktur. Herkesi samimiyete davet ediyoruz” dedi.

Ekim 15, 2010 Posted by | 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu, Mehmet Şandır | Yorum bırakın

‘CHP’ye nefer oldum’ "üniformamı çıkardım ve geldim”

YAŞ’ta terfi ettirilmeyen emekli Tuğamiral Türker Ertürk, CHP’ye katıldı.
YAŞ’ta terfi ettirilmeyince Deniz Harp Okulu Komutanlığı görevinden ağustos ayında istifa eden emekli Tuğamiral Türker Ertürk, CHP’ye katıldı.

Deniz Harp Okulu Komutanlığı görevinden, kurumuna yönelik ağır eleştiriler karşısında kendisine sahip çıkılmadığı gerekçesiyle istifa eden emekli Tuğamiral Türker Ertürk, dün CHP’ye katıldı. Ertürk, “Sayın Başbakan ‘Hep üniformanızı çıkarın gelin’ diyordu. Ben de üniformamı çıkardım ve geldim” dedi.

Ertürk, dün sabah CHP Genel Merkezi’ne giderek Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve Genel Sekreter Önder Sav’la görüştü. Ertürk’ün, Trabzon İl Teşkilatı üzerinden CHP’ye katılımı sağlandı. Ertürk, daha sonra TBMM’ye giderek CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol’la görüştü. Hürriyet’ten Hasan Tüfekçi’nin haberine göre Ertürk, ziyaret sırasında şunları söyledi:

“Sayın Genel Başkan’la karşılıklı görüşlerimizi paylaştık. Olumlu bir görüşme oldu. Sayın Başbakan hep ‘Üniformanızı çıkarın gelin’ diyordu. Ben de üniformamı çıkardım ve geldim. En iyi hizmeti burada verebileceğimi düşünerek CHP’ye üye oldum. Bir beklentim yok. CHP’ye bir nefer olarak katıldım. Başbakan, ‘Ben kefenimi giydim, geldim’ diyor. Ben 17 yaşında askeriye andımı içerken kefeni üzerime geçirmiştim. Kefeni halen üzerimde hissediyorum.”

DOST ATEŞİNE MARUZ KALDIK

Balyoz soruşturmasında hakkında takipsizlik kararı verilmesine rağmen YAŞ’ta terfi ettirilmeyip Akdeniz Bölge Komutanlığı’na atanan Deniz Harp Okulu Komutanı Tuğamiral Türker Ertürk, görevinden istifa etmişti. Ertürk, silah arkadaşlarına yaptığı veda konuşmasında, “Dost ateşine maruz kaldım” demişti. Ertürk, 13 Ağustos’taki veda konuşmasında istifa gerekçelerini sert eleştirilerde bulunarak açıklamıştı. Ertürk, veda konuşmasında, TSK’ya karşı yürütülen asimetrik-psikolojik harekatta Deniz Harp Okulu’nun bir numaralı hedef olarak, denizci deyimiyle “ateş altına” alındığını, fakat “Deniz top ateşi desteği” alamadıkları gibi, “Dost ateşine maruz kaldıklarını” öne sürmüştü. Asker ve bürokratlara şantaj yaptıkları iddia edilen fuhuş çetesine yönelik soruşturma kapsamında da savcıya ifade veren Ertürk, veda konuşmasında özetle şunları söylemişti:

ABD’DEN SALDIRDILAR

“Bana, personelime ve öğrencilerime akla hayale gelmedik yöntem ve karalamalarla saldırdılar. Bu saldırıları malum basına taşıdılar. Öğrencilerimin bir bölümünü mesnetsiz olarak ahlaksızlıkla suçladılar. Peki kanıtları var mıydı; kocaman hayır. Neye dayanıyorlardı; şerefsiz ve onursuz insanların başvuru yöntemine. Taarruzlarını mektuplarla, elektronik postalarla, serverları ABD’de bulunan internet siteleri ile de geliştirdiler. Bu ahlaksız kesim, beni ve kurumumu ne ile suçladı biliyor musunuz; bu okulda ibadeti yasaklamak ve fuhuş yaptırmakla.

Peki ben kimim; 3 nesildir denizci, babası deniz subayı, dedesi ise bahriye eri olarak İstiklal Madalyası sahibi Trabzonlu Ruşen oğlu Şevki Ertürk’ün torunu. Bu ülkenin kuruluş harcında benim genetik olarak katkım var. Hainlik de kahramanlık da kalıtsaldır. Bu suçladıkları insanlar ve biz denizciler, bütün bayrak direklerinin tepesinde 7 kat naylona sarılmış kutsal kitabımızı koyan her öğüne Tanrının adıyla başlayan ve şükürle bitiren tüm kumandalarına besmele ile başlayan insanlardır.”

NAZIM’DAN ŞİİR OKUDU

Ertürk, “Sözlerime son vermeden bir de şiir okumak istiyorum. Bu okulun rahleyi tedrisinden geçen bir şair tarafından yazılan bu şiiri sevgili öğrencilerime ithaf ediyorum” diyerek Nâzım Hikmet’in, “Oğlumun denizci olmasını isterdim” şiirini okumuştu.

Ekim 15, 2010 Posted by | Deniz Harp Okulu Komutanı Tuğamiral Türker Ertürk, YAŞ, İstiklal Madalyası sahibi Trabzonlu Ruşen oğlu Şevki Ertürk | Yorum bırakın

Zayıflamanın sırrını verdi!

Ebru Şallı, hamileliğin hemen ardından kısa sürede nasıl zayıfladığını anlattı…
Geçtiğimiz günlerde Berk adını verdiği bir erkek çocuk dünyaya getiren Ebru Şallı hamileliğin hemen ardından kısa sürede nasıl zayıfladığını Vatan’a anlattı:

“Doğuma 59 kilo girdim. 3 gün sonra hastaneden çıktığımda 50 kiloydum. Hesapladım; bebeği bir emzirmede 400 kalori veriyorum. Bu işin sırrı aslında emzirmekte. Sadece anne sütü verin incecik olun. 24 saat emziriyorum. Bunun dışında sürekli olarak şekersiz kayısı ve ayva kompostosu içtim. Loğusa şerbetini bile az şekerli tükettim. Şu anda 48 kiloyum. Daha fazla zayıflamak istemiyorum.”

Ekim 15, 2010 Posted by | Ebru Şallı | Yorum bırakın

Sadece hafta sonu olmamalı


“Spor yaralanmalarına karşı ısınma ve soğuma hareketlerine dikkat etmek lazım…”

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Semih Gür, sadece hafta sonu spor yapmanın çok doğru olmadığını belirterek, onlarda yaralanmaların daha sık olduğunu kaydetti.

Türkiye Spor Yaralanmaları, Artroskopi ve Diz Cerrahisi Derneği’nin (TUSYAD) düzenlediği 10. Türk Spor Yaralanmaları, Artroskopi ve Diz Cerrahisi Kongresine de başkanlık eden Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Semih Gür, spor yaralanmalarından korunmak için kişinin kendinden kaynaklanan nedenler ile çevresel faktörleri ortadan kaldırması gerektiğini söyledi.

Kişinin spor yaptığı ortam, saha, zemin, hava şartları, kapalı ortam ve havalandırmanın yeterliliği, kullanılan ayakkabı ve koruyucu malzemelerin kalitesinin önemli olduğu vurgulayan Gür, bunlara dikkat edilmeyen durumlarda spor yaralanmalarının fazla görüldüğünü bildirdi.

Isınmadan spor yapmanın, spor yaralanmalarının başlıca nedeni olduğuna da işaret eden Gür, ”Spor yaralanmalarına karşı ısınma ve soğuma hareketlerine dikkat etmek lazım. Isınma hareketleriyle kasları biraz gevşetip, ısıtıp ondan sonra spora başlamalıyız. Her hareketi yavaş yavaş artırarak, bu sistem içinde kaslarımızı güçlendirerek yapmamız lazım” diye konuştu.

Sadece hafta sonu spor yapmanın çok doğru olmadığını da belirten Semih Gür, ”Halı sahalarda yaralanmalar daha sık oluyor. (Hafta sonu bir saat top oynamayın) diyemeyiz ama eğer böyle spor yapılıyorsa kişinin ısınmaya dikkat etmesi gerekiyor. Spor yaparken ısınma periyodu geçirmek, iyi ısınmak gerekiyor. Sporun belli periyotlarda yapılması gerekiyor. Spor yaralanmalarından korunmanın temel felsefesi yaptığın işe saygı duymak, yaptığın işten zevk almak, daha uygun ortamda yapmaya çalışmaktır” diye konuştu.

Spor yaralanmalarından korunmak için de çevresel faktörleri ve kişinin kendinden kaynaklanan nedenleri ortadan kaldırmak gerektiğini vurgulayan Gür, ”Sigara, alkol, uyuşturucu alan insanlar daha çabuk yaralanıyor. Zihinsel yorgunluk, sigara ve alkol gibi alışkanlıklar, konsantrasyon yetersizliği, psikolojik faktörler de spor yaralanmalarının önemli nedenlerinden. Aşırı alkol alınan bir geceden sonra spor yapmak sakatlanmayı beraberinde getiriyor” dedi.

AA

Ekim 15, 2010 Posted by | Artroskopi ve Diz Cerrahisi Derneği'nin (TUSYAD), Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Semih Gür | Yorum bırakın

Çevik Bir ifade verdi

Eski Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir, İstanbul Adliyesi’ne gitti.
Eski Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir, ”Devrimci Karargah Örgütü” soruşturması kapsamında ”mağdur” sıfatıyla ifade verdi.

Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Kadir Altınışık tarafından ”mağdur” sıfatıyla ifadesine başvurulan Bir, Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesinden ayrıldığı sırada basın mensuplarının yöneltiği soruları cevapsız bıraktı.

AA

Ekim 15, 2010 Posted by | Eski Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir, İstanbul Adliyesi, İstanbul Cumhuriyet Savcısı Kadir Altınışık | Yorum bırakın

Başbakan’a türban yanıtı

Bardakoğlu: “Türbanı bize bırakmayın, siyasetçiler çözsün”
Yaklaşık 30 yıldır Türkiye’nin en önemli gündem maddelerinden biri olan “türban” konusunda Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu siyasetçilere “Bizi bu işe karıştırmayın” mesajı verdi.

Başbakan Tayyip Erdoğan, muhalefete “Bu çalışmaya Diyanet İşleri Başkanlığımızı da katalım ve birlikte bu ülkede başörtü sorununu ortadan kaldıralım” çağrısında bulunurken, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, “Türbanı bize bırakmayın, siyasetçiler çözsün” dedi. Habertürk’ün sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Bardakoğlu, Diyanet’in “siparişle görüş açıklamayacağını ” vurgulayıp, çözüm kriterlerini şöyle sıraladı:

ÖN ŞART DEĞİL: Başörtüsü, yetişkin kadının başını örtmesi, dini vecibesi olarak 14 asırdır böyle algılanmakta ve böyle anlaşılmaktadır. Ancak hiçbir zaman Müslümanlığın ön şartı olmamıştır. Kimse “Başını örtüyorsa Müslüman, örtmüyorsa Müslüman değildir” diyemez.. İnsanların kendi tercihidir. Ne örtüyorsa hak mahrumiyeti olsun, ne açıyorsa incinsin.

SİPARİŞLE KARAR VERMEYİZ: Konu Diyanet tarafından geri adım atıp “Şöyle yumuşatırız” diyerek kararları gözden geçirmekle çözülemez. Diyanet bunu günlük konu olarak söylemiyor. Dini konularda sipariş üzerine karar verilemez. Din adamı sipariş üzerine konuşmaz.

SİYASET ÇÖZER: Başörtüsü, Diyanet’in çizgisini yumuşatmasını beklemekle çözülemez. Siyasetçiler kendi aralarında konuşarak, özgürlük bağlamında ele almalıdır. Bize kim sorarsa başörtüsünün İslam dininde, 14 asırlık İslam geleneğinde, dini bir vecibe olduğunu söyleriz. Artık bu dini vecibeyi din özgürlüğü konusu yapıp yapmama siyasi iradeye aittir. Yapmazlarsa bu tartışma bin yıl devam eder. Yapmazlarsa “Diyanet tarafından çözülür” gibi bir beklenti ham hayaldir.

MODERNLEŞME: Başörtüsü Türk modernleşmesinin bir ayağı olmamalıdır. Böyle alınırsa işin için den çıkılamaz. Bu tolore edilebilecek bir modernleşme projesi olamaz.

LAİKLİĞE HAKSIZLIK: Başörtüsü laiklik bağlamında ele alınmamalıdır. Yani laiklikle başörtüsünü karşı karşıya getirdiğimizde en büyük haksızlığı laikliğe yapmış oluruz.

AYDINLARA ÇAĞRI: Artık pozitivist bir laiklik anlayışından özgürlükçü bir laiklik anlayışına geçmeyi aydın ve siyasetçilerimiz tartışmalıdır. Aydın ve siyasetçileri başörtüsünü laiklik bağlamında ele aldıkça sorun çıkmaz sokağa gider, toplumda yerleşmiş olan laiklik de tekrar tartışmaya açılıp zarar görür.

CHP’NİN TUTUMU: Sorunun özgürlük bağlamında ele alınıp çözüleceği anlaşılmış görünüyor. Siyasi bir tavırla, özgürlük bağlamında çözülmesi konusunda ortak fikir oluştu. Laiklik bağlamında tartışılmaması bir şanstır. Kim bizimle görüşürse biz sadece dini yönünü söyleriz. Bireysel özgürlüklerin çizgilerini belirlemek siyasetin, yasama organının işidir.

MAHALLE BASKISI: Mahalle baskısının hiçbir türüne “Evet” diyemeyiz. Ama ileride mahalle baskısı olur diye hak kısıtlamak olmaz. İslamiyet hiçbir ibadetin, davranışın zorla yapılmasına izin vermez. Dinimiz ve geleneğimiz güvencedir. Namaz ve oruç en temel iki ibadettir. Kaç kişi oruç tutmadığı için baskıya maruz kaldı? Bir kaç örneği verip tüm toplumu suçlamak mümkün değil.

MEYHANE: İçki, dinin çok açık haramlarından biridir. Bu konuda bile, Türkiye’de bir mahalle baskısının olduğunu söyleyemeyiz. İsteyen istediğini yapıyor.

Bardakoğlu, Diyanet’in hemen yanındaki cami inşaatıyla ilgili Ankara Temsilci Yardımcımız Ahmet Dirican’a bilgi verdi. İnşaatı odasının penceresinden her gün kontrol eden Bardakoğlu, cami için ‘VIP’ nitelemesine karşı çıktı. Bardakoğlu, caminin çini, ahşap ve hat sanatı örnekleriyle süsleneceğini söyledi.

Ekim 15, 2010 Posted by | Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu | Yorum bırakın

Doğum tarihi: 00.08.1966

Doğum tarihi 00.08.1966 olarak yazılan Yamaç, bugüne kadar hiç doğum gününü kutlayamadı.
Aydın’ın Koçarlı ilçesinde yaşayan Ergün Yamaç yaptığı açıklamada, Denizli’nin Kale ilçesinde doğduğunu belirterek, doğumundan sonra babasının Nüfus Müdürlüğüne giderek nüfus cüzdanını çıkarttığını söyledi.

Ailesinin nüfus cüzdanındaki tarihi kontrol etmemesi sonucu, Nüfus Müdürlüğünün yaptığı hatanın uzun süre fark edilemediğini ifade eden Yamaç, ”Nüfus Müdürlüğündeki görevli, doğum tarihimi yazarken, doğum günümü yanlışlık sonucu 00 olarak yazmış. Daha sonra ailem hatayı fark etmiş ancak bu seferde, doğduğum günü unutmuşlar. Nüfus Müdürlüğü de kimliğin değişebilmesi için mahkemeye başvurmamız gerektiğini söylemiş” dedi.

Bugüne kadar yaptığı resmi işlemlerde herhangi bir sıkıntı yaşamadığını anlatan Yamaç, tek üzüntüsünün bugüne kadar hiç doğum günü kutlaması yapamamak olduğunu söyledi.

Yamaç, yapılan hatanın düzeltilmesi için mahkemeye başvurmayı düşünmediğini kaydetti.

AA

Ekim 15, 2010 Posted by | Aydın, Ergün Yamaç, Koçarlı ilçesi | Yorum bırakın

Kayserili hayırsever, dedesinin adını taşıyan okulu baştan aşağı yeniledi

Mehmet Sepici 60. Yıl Cumhuriyet ilköğretim Okulu yenilendi. Kadir Selim Sepici dedesinin adına yaptırılan okulu baştan aşağı elden geçirerek yeni bir okul haline getirdi.

Yenilenen Mehmet sepici 60. Yıl Cumhuriyet İlköğretim Okulunun açılışı için yapılan okul bahçesindeki törene Vali Yardımcısı İbrahim Halil Çomaktekin, Kocasinan Kaymakamı Mustafa Hotman, İl Milli Eğitim Müdürü Erdoğan Ayata, davetliler ve öğrenciler katıldı.

Açılışta konuşan okul müdürü Murat Yıldız okullarına vermiş olduğu destekten dolayı hayırsever Kadir Selim Sepici’ye teşekkür etti.

Hayırsever Kadir Sepici de, çocukların daha kaliteli eğitim almaları için ellerinden geleni yaptıklarını söyledi.

İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Sivritaş ise Kayseri’de devlet vatandaş işbirliğinin zirveye ulaştığı belirtti. Sivritaş, Kayserili hayırseverlerin doğduğu topraklarla ödeştiğini kaydetti.

Dünyada sürekli gelişim ve değişim yaşandığını söyleyen Vali Yardımcısı İbrahim HalilÇomaktekin de, devletin milli eğitime ayırdığı bütçenin arttırıldığını belirtti. Çomaktekin, eğitimin sadece devlet işi olmadığını belirterek vatandaşlarında gerekli hassasiyeti göstermesi gerektiğini söyledi. Kayseri’de eğitime katkının 120 Milyon TL olduğunu söyleyen Çomaktekin Kayserililerin eğitime desteğinin kaçınılmaz olduğunu vurguladı.

Daha sonra yenilenen Mehmet Sepici 60. Yıl Cumhuriyet ilköğretim Okulunun açılışı yapıldı.

Okulun gerçek sahipleri öğrenciler ise okulun yeni halinden oldukça memnun olduklarını belirttiler.

Ekim 14, 2010 Posted by | Erdoğan Ayata, Kadir Selim Sepici, Mehmet Sepici 60. Yıl Cumhuriyet ilköğretim Okulu, Mustafa Hotman, İbrahim Halil Çomaktekin | Yorum bırakın